"Gülü Seven..."

Başlık: 
"Gülü Seven..." 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1957-12-15 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/36 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

"GÜLÜ SEVEN...,,

Bülent ECEVİT

İki kün önceki yazımızla, Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünü değiştirtmek için yapılan teklifim gerekçesinde, İçtüzük tatbikatının «tek parti rejimi zımnında ehemmiyetli müşkilâtı davet» etmediğinden, ancak çok partili rejime geçilmekle sakıncaları anlaşıldığından söz edilmesi üzerinde durarak, D. P. ileri gelenlerince yeni açıklanan, ve icranın Meclise hâkimiyetini kurmak amacını güden «icra-mürakabe» anlayışına göre gerekçenin taşıdığı anlamı belirtmeğe çalışmış ve şu sonuca varmıştık:

«Demokrat Parti'nin asıl şikâyeti İçtüzükten değil, çok partili rejimdendir. Gerekçedeki ifadeden açıkça anlaşıldığına göre, tek partili rejime dönmek mümkün olsa imiş, İçtüzük hiç de «ehemmiyetli müşkilâtı davet» etmiyecekmiş!»

İçtüzükte yapılmak istenilen değişikliklerin ne yönde olduğu göz önüne getirilecek olursa, vardığımız bu yargının doğruluğu kendiliğinden ortaya çıkar, sanıyoruz.

Meselâ;

İçtüzük, milletvekillerine, hükümeti sözlü soru vasıtasiyle de denetleme imkânını verir. D.P. iktidarı, gerçek denetleme vasıtası olan gensoru müessesesini işlemez duruma getirdiği için, muhalefet de ister istemez, denetleme ödevini, daha çok, sözlü sorular yoluyla yerine getirmeğe çalışmak zorunda kalmıştır.

Demokrat Parti hükümetleri, sözlü sorunun böylece etkili bir denetleme vasıtası durumuna gelmesinden çok rahatsız olduklarını saklamamışlardır. Oysa tek parti rejiminde, sözlü soru müessesesi, hükümeti rahatsız edecek bir ölçüde işlemezdi. Şimdi tek partili rejime dönmek güç olduğuna göre, iktidar da, milletvekillerinin sözlü soru yoluyla hükümeti denetlemelerini önleme çaresini, bu imkâna hemen hemen son verecek bir İçtüzük değişikliğinde aramıştır.

Gene yürürlükteki İçtüzük, Anayasa hükümleri gereğince, milletvekillerine, Meclis kürsüsünden her istediklerini söyleyebilme hakkını tanır. Tek partili rejimde milletvekilleri bu haktan hükümeti tedirgin edebilecek bir ölçüde faydalanamazlardı. Çok partili rejimde ise, gerekli görürlerse, o ölçüde faydalanabiliyorlar. Şimdi tek partili rejime dönmek güç olduğuna göre, iktidar, milletvekillerinin Meclis kürsüsünden her istediklerini söylemelerine engel olma çaresini de, gene, bu imkânı ortadan kaldıracak bir İçtüzük değişikliğinde aramıştır.

Anayasa gereğince, milletvekillerinin Meclis kürsüsünden söyledikleri her söz gazetelerde basılabilir. Fakat tek partili rejimde milletvekilleri kürsüden hükümeti çok güç durumda bırakabilecek sözleri enderen söylerlerdi. Çok partili rejimde ise, milletvekilleri, en tatsız gerçekleri bile Meclis kürsüsüne getirebilmekte ve böylece bunların gazetelerde yayınlanmasına vesile olmaktadırlar. Bundan rahatsız olan, fakat tek partili rejime de dönemiyen iktidar, şimdi, böyle bir rahatsızlıktan kurtulma çaresini, İçtüzükte Anayasaya aykırı bir değişiklik yaptırıp, milletvekillerinin kürsü konuşmalarıyla ilgili dokunulmazlıklarına ve gazetelerin Mecliste her söyleneni basabilme hakkına son vermekte aramıştır.

Anayasa ve İçtüzük, milletvekillerine, Mecliste iktidara karşı seslerini yükseltebilme imkânını verir. Tek partili rejimde milletvekillerinden çoğu bu imkânı kullanmazlardı. Şimdi ise muhalif milletvekilleri Mecliste zaman zaman seslerini yükseltip iktidarı rahatsız ediyorlar. Tek partili rejime dönemiyen iktidarın buna karşı düşündüğü çare de, seslerini yükselten milletvekillerinin ödeneklerini kestirebilmek üzere İçtüzüğü değiştirtmek olmuştur. Böylelikle millletvekilerinin, aldıkları ödeneği bir susma hakkı sanıp, Mecliste bol bol susacakları umuluyor olsa gerektir.

Bütün bu misâller gösteriyor ki, gerek Anayasamız, gerek İçtüzük, tek partili rejimde hazırlanıp kabul edildikleri halde, ancak çok partili rejime geçildikten sonra gereği gibi işleme imkânına kavuşabilmişlerdir. Bugünkü iktidar partisini rahatsız eden de, Anayasa ile İçtüzüğün - gereği gibi olmasa bile - gereğine yakın bir ölçüde işliyebilmesidir.

İçtüzük, gereği gibi işlemediği müddetçe, hükümet için elbette «ehemmiyetli müşkilâtı» davet etmezdi. İçtüzük, çok partili rejime geçilip de, hükümet için zaman zaman «ehemmiyetli müşkilâtı» davet eder hale gelebildiyse, bu bir aksaklık değil, bir sıhhat işaretidir: İdealist C.H.P. lilerin bu İçtüzüğü, tek partili bir rejim için değil, ilerde bu memlekete yerleştirmeği kararlaştırdıkları çok partili demokratik rejimi gözeterek hazırlamış bulunduklarını; bu İçtüzüğün, çok partili demokratik rejime elverişsiz olmak şöyle dursun, tersine, bazı eksikliklerine rağmen, tek partili rejimden ziyade çok partili rejime elverişli olduğunu gösterir. Çünkü hatâ işleyen, sözleri ve programı dışına çıkan bir hükümetin, Mecliste zaman zaman «ehemmiyetli müşkilât» la karşılaşması, demokratik ölçülerle, bir mahzur değildir; tersine, bu, demokrasinin başlıca avantajıdır, hattâ bir bakıma hikmet-i vücudu sayılır.

Ama ne var ki, D.P. iktidarının liderleri hiç bir «müşkilât» la karşılaşmaksızın, diledikleri gibi hareket edebilmek, hiç denetlenmeksizin «icra-ı hükümet» edebilmek istediklerini, Meclisi «dikensiz» yani muhalefetsiz, «bir gül bahçesi» halinde görmek istediklerini saklamıyorlar.

Oysa «gülü seven dikenine katlanır» sözü boşuna söylenmemiştir. Gülü seven nasıl dikenine katlanırsa, demokrasiye inanan da muhalefete ve muhalefetin gerekli gördükçe çıkaracağı, hattâ çıkarmakla ödevli bulunduğu «müşkilât» a katlanır!

Nasıl dikensiz gül olmazsa, muhalefetsiz ve «müşkilât» sız demokrasi de olmaz.

Hattâ, Demokrat Parti liderlerinin, muhalefetsiz ve «müşkilât» sız bir demokrasi icadına çalışıp da boşuna vakit öldürmektense, devlet işlerini bırakıp çiftliklerine dönmeleri ve dikensiz gül icadı için tecrübelere girişmeleri, belki de daha verimli, daha umutlu bir teşebbüs olur.
 

Dosyalar

1957.12.15.jpg
1957.12.15_B.jpg
1957.12.15_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“"Gülü Seven...",” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 28 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/933 ulaşıldı.